22 Nisan 2011 Cuma

Ölünün Arkasından Konuşulmaz Ama

Bu ölüyü de ilahlaştırmamız anlamına da gelmiyor hani.

Lan, bir saniye ben buraya 3 günde bozulan 2 kulaklığımın yasını tutmaya gelmiştim.
Hep başlık getirdi beni buraya.

Neyse konuya dönersek, biliyorum ki yukarılardan bir yerlerden beni izliyorsunuz, o zaman yüzünüze karşı söyleyemedim ama sizi seviyordum. Belki de söylesem de anlayamadınız, çünkü siz birer ithal kulaklıktınız. Anadiliniz Almanca'ydı. 

Hüzünlü sahneler beni saçmalamaya iter.

Neyse, gittiğiniz yerlerde huzur içinde olasınız.

20 Nisan 2011 Çarşamba

Varınca Ara

Geçen hafta sonu evime, İzmit'e gittim ve oradan size pişmaniye tarzı bilimum hediyelik eşya yerine bir blog yazısıyla döndüm.
Mutlu musunuz?
Hiç sanmam.

Neyse, yazıya dönelim.
Konu İzmit olunca, başlığı İzmit'ten ayrılırken sesi tanıdık insandan duyduğum son kelime olan, Varınca Ara'yı başlık olarak seçtim.

Öncelikle İzmit hakkındaki keywordleri veriyorum sırayla;

-Sanayii(evet iki i ile)
-Membaa(evet iki a ile)

Sıkıcı bir yazı olma yolunda ilerliyor yazı. Bakalım nasıl devam edecek.

Belgesele başlayalım o zaman.

İlk fotoğraf, İzmit'in en meşhur buluşma yerlerinden biri olan Hakikat Kırtasiye önü.
Gün geçmiyor ki bir çift veya arkadaş grubu Hakikat'ın önünde buluşmasın.
Resimde gözüken masum genç ise buluşmaya sonradan dahil olmuş; fekat buluşma yerine koşarak gelmiş istekli bir arkadaş.


Bazı aksaklıklar ve unutkanlıklar yüzünden geç kalınan buluşmadan sonra +60 kitlesine hitap eden pastaneye doğru yürüyüş ve güzergah üzerindeki deeşik (sanırsam onları en iyi niteleyen sıfat bu) köprüler.


Ve o kafe;


Çaylar içildi, yemekler yenildi.

Şimdi sıra çirkin bir olaydan bahsetmeye geldi.


Önde gördüğümüz sarmaşıklarla kaplı olan şey aslında eski bir binaya ait bir duvar ve sırf arkadaki eski belediye binasının görünmesini engellediği için yakıldığı söyleniyor. Hayır, engellediği bina da dünya güzeli bir bina olsa. İşte o bina;


Bu bina ile bitişik olan ve Belsa Plaza diye adlandırdığımız binanın ise bizim, İzmit gençleri için anlamı büyüktür. Şimdiler de 20'li yaşlarda olduğumuzu tahmin ettiğim İzmit gençleri ilk defa burada "internet cafe" kavramıyla tanışmıştır.

Sırada ise en az 5 kere kapanan ve yine en az 6 kere açılan zehirli dönerci var;


Son olarak ise İstiklal Caddesi'yle yarıştığı iddia edilen Fethiye Caddesi'nin üstten bir görünümü;


İşte böyle!

Çok bir gazeteci kıvamında oldu bu yazı ama sonuçta belgeselcilik kolay meslek değil.








9 Nisan 2011 Cumartesi

Şüphesiz ki!

Şüphesiz ki ile başlayayım ki biraz ilahi olsun!



Şüphesiz ki, Cumartesi günü yurtta olmanın sıkıntısı da bir başka oluyor.
Tamam, dışarı çıkmamış olabilirim.
Ama, yurtta olunca da; içeride dans edecek yer yok.
Bu aralar daha sık gelmeye başlayan dans etme isteğimi, çok değişik yerlerde bastırmak zorunda kalıyorum ben de!
Hafif korkutucu, isn't it?

Ayrıca, ileri de bir gün anti-ırkçı olursam; bu millet büyük ihtimal çinliler olur.
Nedeni ise Hist 106!

En sevdiğim kaşifinde Marco Polo olduğunu söyledikten sonra kenara çekilip; çalışmaya devam etmeliymişim gibi geldi.



Ayrıca; I love Portecho!

2 Nisan 2011 Cumartesi

Kendime İtiraf



Müziksiz yaşamıyorum.
Ve bunu ergenlerin yaptığı gibi sırf artistlik olsun diye söylemiyorum.
Ama müziksiz geçen bir saatin arkasından bazı sorunlar yaşıyorum.
Bunun için bazen arkadaş ortamında dahi olsa, mp3'ümü takıp müzik dinleyebiliyorum.
Çoğu zaman bunu gizleyerek yapmaya çalıştım.
Ama olay gizleme boyutunu aştı sanırsam.

Sergen Yalçın bu derdimi bilse kesin "Sıkıntı Var" derdi.

Son olarak da amme hizmeti: