25 Temmuz 2011 Pazartesi

Benim de Söylemeyeceklerim Var


Söylemem, söyleyemem...


Ara sıra sadece kendime itiraf ederim.


Dans etmek her zaman daha kolay!


Dünyanın en büyük yalanı...


Sus!

20 Temmuz 2011 Çarşamba

Why Does My Heart Feel So Bad?

Oha, dünyanın en eğlenceli yazısını yazacağım diyerek oturmuştum blogun başına.

Bir anda bu şarkıyla giriş yapınca olmadı, yapamadım.


Aynı üsteki kapaktaki çocuk gibi kaldım, neyse ki şarkı değişti.


Büyük ihtimal son konserde kapaktaki adam gibi kareleri yaşadım.
Hayatımın en eğlenceli günlerinden "üç"ünü sağlayan herkese çok teşekkür ederim.

Ana sahneyi karşına alınca sağ kolunun üstünde olan herkese teşekkür ederim.
Sahne önündekileri ıslatma eylemini zevk alırcasına yapan adamdan alınan intikamı ispiyonlayan herkes teşekkür ederim.
Dünyanın en baharatlı uzaylı patatesini yapan herkese teşekkür ederim.
Çadırı kurarken bir prenses edasıyla bizi izleyene teşekkür ederim.
Şu resimde katkısı olan herkese teşekkür ederim.


Pogolara katılımda benden daha istekli olanlara teşekkür ederim.
Greyfurtu saçma bulan insanlara teşekkür ederim.
The Strokes'a naz yapana teşekkür ederim.
Hacettepe Tıp'ta okuyup, artistlik bir yana sıkılarak söyleyene teşekkür ederim.
Gözlemeleriyle ellerimizi yakan köy halkına teşekkür ederim.
Alanda çalıp, oynayan, söyleyen, takla atan, sevgi gösterilerinde bulunan, zıplayan herkese teşekkür ederim.

Ayrıca dünyanın en iğrenç kokusunu güzel hatıralar hatırlatacak duruma getirenlere de kocaman bir teşekkür ederim.

3 Temmuz 2011 Pazar

Yürü

Yürümek hayatımın sporu sanırsam.

En mutlu olduğum zaman da yürüyordum.
En mutsuz olduğumda da.
En rahat olduğum zaman da yürüyordum.
En huzursuz olduğum zamanda da.

Bu kadar yürümek bende anılar bıraktı tabi ki.

Bir kaçını da şu işimin olmadığı zamanlarda bloguma yazmak istedim.

O zaman en yakın tarihlisinden başlıyorum.

Daha dün gece, yol ise Taksim - Mecdiyeköy.

Hiç tavsiye etmiyorum bu yolu geceleri, eğer üstünüzde kavuniçi pantül varsa üstünüzde.
Efes One Love'a gidemeyişimizin acısını Galata'da çıkarmaya karar vermiştim.
Üstümde de festival kılığı ile çıktım.
Çıkmaz olaymışım.

Dünya'da İnsan olamamış bir kitle var!

Neyse buradan en sevdiğim güzergaha atlamak istiyorum.

Bebek - Beşiktaş.

Şarkılar ile kulağa, sahil ile göze hitap ettiğiniz takdirde o uzun gözüken yol size o kadar kısa gelecek ki.

Özellikle Ortaköy - Beşiktaş yolu benim için daha özel olduğu için bu kısımda yürüdüğüme değil uçtuğuma inanırım.

Levent - Hisarüstü.

Her halde buraya çiğ köfte yolu demek yanlış olmaz benim için.

Arkadaşlarla çıkılır, Levent'e kadar geyik sonra birer çiğ köfte dürüm sonrasında ise dönüş yolu.
Tek başına ise biraz işkence.

Galata Köprüsü

Sanırsam bunu anlatmaya gerek yok. En iyi İstanbul manzaraları buradan çıkar.

Ve son olarak da;

İstiklal Caddesi

İstanbul'un beni vuran yolu, kulaklığını tak anında bir klip havası yakala.
Kimse senin tipine ve giysine de bakmaz çünkü neler görmüştür İstiklal Caddesi.

Bu aralar mantığım benden uzak!