27 Aralık 2010 Pazartesi

En Büyük Meslek Hayalim

Dükkan çıkışlarında bulunan el sallayan bir robotun yerini alıp, gece gündüz demeden el sallamak.




Flapjack


Dünyanın en güzel çizgi filmi(çizgi filme özgü koro sesiyle)

26 Aralık 2010 Pazar

Doğum Günü Pastası

Bütün yazdıklarımı sildiğim, blogu kapatma kararı aldığım günlerde olan doğum günüm ve yazılarıma geri dönmemi sağlayan pasta;


Sipesyel tenks: Safa, Havva, Merve...

24 Aralık 2010 Cuma

Mp3

Mp3 dediysek küçük demedik. Kendisi benimle her yere geliyor ve yeri geliyor klavyem oluyor ama tuş takımı yakında pörtler.

Yeni mp3'üm:


Samsung N150+

Reklam aldım gençler, ayda 300 melyon, az para değil. Zaten 300 dedikleri zaman, ruhumu bile satarım dedim ama onu istemiyorlarmış, zaten değersizmiş!

Hüzün


Gençler, gece saat 4'te gelen bir halle, aklıma şu düşünce geldi.

Eğer bir insanın elinde 2,5 litrelik kola varsa, o insanın hüzünlenmeye hakkı yoktur!

Neden diye soranınız olur. Hemen cevaplayayım. O, 2,5 litrelik kola arkadaş grubuyla içilecektir ki bu taşıyan kişinin arkadaşlarının olduğunu gösterir. Yalansa, yalan deyin.

 Elinde 2,5 litrelik kola taşıyan adam, senin için no more hüzün!




18 Aralık 2010 Cumartesi

Televizyon

Peki televizyon denildiği zaman böyle bir ekran hatırlayan bir tek ben miyim?


Bir de bunun özel bir ismi var mı ki acaba?


Bir de Nefret Ettiğim İnsan Modeli Vol.1:
 Facebook'taki bir etkinliğe yurtdışında olduğum için katılamayacağım yazan şahıs.
 Yurtdışında olduğunu gösterme merakın niye bu kadar fazla!
Söyledim, rahatladım.


Safa buradan sesleniyorum sana. Bob Dylan dinlemeye başlamalısın!

15 Aralık 2010 Çarşamba

Deli Doktorlar


Muhittin Abi'yi hatırlayan liseli değildir gençler!

Güzide dizimizin, güzide karakteriydi Muhittin Abi. Gündüz aklıma düştü, şimdi bloga. 

Bir de bana Emmett Brown'u hatırlatır ki bu onu daha değerli kılar.


Yurt Hayatı

Odada üç kişi bir bilgisayarın başına oturmuş Facebook'tan komik video izliyorlar.
Saat: 03.44 a.m.

Bjork, Bjork, Bjork



Üç kere seslenince geliyormuş diye duydum, denedim, yanıldım. İşte bu tam olarak deneme yanılma yöntemi! 
Neyse burada önemli olan bjork diskografim. 8 günlük uzun bir süreçten sonra kavuştum ona. Böyle daha bir tatlı oldu sanki. Daha bir değerli oldu benim için.

I love Bjork çok çok.

Bir de bu haftalık planımı vererek bu yazımı sonlandırıyorum:
Yarın - Dişçi ve These New Puritans
Çarşamba - Ad 150 son quiz
Perşembe - Ec 101 midterm 2
Cuma - Math 101 midterm 2 ki bundan 31 almam gerekiyormuş ve final Sophie Ellis ve bacakları!

Ayrıca Devlet Bahçeli'nin formülü benim bloga uygulamak istiyorum.Bu blogu okuyan her kardeşim ilk okuldan 5, liseden 5, facebooktan 5, twitterden 5, tumblerdan 5, myspaceten 5, lastfmden 5, bir de yoldan 5 kişiye okutsa; topla 40 eder!

İyi geceler. Öptüm!

Kadıköy ve MM6

Öncelikle bir ricam var. "The Beatles - Yellow Submarine" üst üste 5 kez dinlenilecek ki benim sahip olduğum kafaya sahip olasınız.



We all live in a yellow submarine, yellow submarine, yellow submarine... Kim inkar edebilir ki...

Neyse bugün, beni tanıyan kişi çıkma olasılığı sıfıra yakın olan ve bu sebep ile her türlü saçmalığı yapabildiğim Kadıköy'deydik. Seviyorum ya Kadıköy'ü. Değişik bir havası var. Neyse bu yaptığım saçmalıklar arasında biri aklıma geldiği için yazıyorum. Nereye gittiğini bile bilmediğim bir otobüsün yanından geçerken zıplamak suretiyle diğer insanlarla aynı seviyeye gelip onlara dil çıkardım. Evet çok güzel bir şey. Saçma diyen arkadaşlar biliyorum ki "Yellow Submarine"i 5 kez üst üste dinlemediniz. :) Neyse artık çok klişe olan bu da böyle bir anımdı deyip konuyu kapatıyorum.

Bir de umarım bu synthesizer, en kısa zamanda benim olacak binicem üstüne çalıcam kırbacı, çalıcam kırbacı.




Sizi seviyorum arkadaşlarım ama sizde benim verdiğim değeri hak edin! (Enes Aksu finali)

Öptüm!

Matrix ve Manyak Arkadaşlar

Biriniz normal adam olamaz mısınız arkadaşım! Geçen muhabbeti geçti. Hayatımızda düz adam eksik diye. Ne kadar haklı olunduğunu, üzerinde daha çok düşündüğümde anlıyorum. Yok, yok şaka maka hayatımda bazı şeyler paylaştığım insanları çok seviyorum. Çoğu zaman bunu gösteremesem bile!



Neyse, bugün ne izledim köşesinde 1999 yılında çekip aldığım kimsenin izlediğini bile düşünmediğim bir film var. Matrix! Evet gençler kim hatırlıyor bu filmi. İzlediğinizi hatırlamak değil benim kasıt ettiğim gerçekten neler oluyordu filmde. Hangi kavramlar birbirine giriyordu falan. Özlemişim işte bence kesin siz de özlemişinizdir. Bu arada izlerken yanımda Matrix'i hiç izlememiş bir insan olması bu eylemi daha da ilginçleştirdi. "Aha bak gelecek sahne çok iyi" diyebilmek büyük sevinç kaynağı.

Bir de gece gece başını ağrıttığım İtalya'daki abime çok selam. :)

Önce onu, sonra sizleri öptüm...

Ben Ağlıyorum. Peki ya Siz?

Son film deneyimimden sonra bir film daha izleyeyim dedim ki bu film 1 senedir belki de 2 senedir aklımdaydı.


El Laberinto del Fauno

Bu arada bu filmi aklıma sokan "Ankara'dan abim gelmiş"i özlediğim aklıma geldi hüzünlendim.

Neyse filme geri dönelim.önce tek kelimelik özet; harika!

Tek kelimelik olmayan özet; yok öyle bir şey arkadaş. Ben burada film eleştirisi mi yapıcam allasen. Burası benim saçmala alanım.

Buradan İzmit'teki anneme, Almanya'daki teyzeme... Yok lan bu geyiği de yapamıycam. Onun yerine size bir faideli bilgi vereyim. Benim hiç teyzem olmadı. Bazen çok içerleniyorum bu duruma ciddiyim. Çünkü gözlemleri sonucu çoğu erkek evladı teyzesiyle iyi geçiniyor, samimi olabiliyor. Ben ise çürük yumurta.

Sana teyze diyebilir miyim?


Gecenin Şarkısı: Human - The Killers

Scott Pilgrim vs. The World



Bir film izledim hayatım değişmedi tabi ki de!


Gecenin 6'sı hatta ne gecesi sabah olmak üzere ve ayaktayım. Neden?

İşte bu film yüzünden.o ne tatlı, o ne enerjik, o ne güzel bir şeydir o!

İki gündür blog yazmayı kesmiştim. Geri döndüm. İyi yapmışsın diyenler, Candır.
Düşündüm de insan ne ile yaşar sorusunun cevabını buldum, insan kendi kibiriyle yaşıyor arkadaş. Kibir olmazsa herkes intihar eder bence. Bir de şöyle büyük bir yalan var: Ben senin için ölümü göze aldım. Bu sözü söyleyene gülerim ben arkadaş!
Tabi diyenler çıkacaktır aşk ne o zaman. çıkmayabilir derdim ama şu okuduğunuz blog 2 aydır 200 kere okunmuş. :) kalkışa hazır olun. 3... 2... 1... göt tavanda mod on!

Aşk diyor idik. Aşk, insanın kibir seviyesini birazcık aşağı seviyeye çekmesidir. Yalan diyen varsa yalan desin ama bence doğru bu.

Bir de zek'in telefon olayını anlatayım size:
Pazar günü Show tv de hayali bir kahramanın numarası diye bizim şanslı! Zekeriyya'nın numarasını vermişler. Zekeriyya da Show tv den bir açıklama bekliyor. :) O değil de az ekmeğini yemedi bunun.
Öyle işte!

Öptüm!



Gecenin Şarkısı : Black sheep - Metric



Uyku ve İstanbul

Başlıkta İstanbul'u görünce hemen zannedilmesin, İstanbul şöyle güzel, böyle tepeli falan... Anlatmak istediğim bugün bütün gün başımı şişiren İstanbul. Eee, yine klişe olarak trafiğiyle ya da gürültüsüyle yapmadı bu. Bu arada bu ortadan yazı yazmak ne güzelmiş. Neyse konuya dönelim.benim bahsettiğim İstanbul, Hist 105 dersindeki İstanbul. Ne bitmez bir İstanbulmuş kardeşim. Yok persler almaya çalışmış, yok Araplar almaya çalışmış, yok Haçlılar almaya çalışmış, yok Türkler almaya çalışmış. Bu insanlarda bir gram akıl yok lan bir kere denedin olmadı neden böyle zorluyorsun da uğraşıyorsun. Burada kafamı şeediyorsun. Şiir gibi oldu. Kafiyeden dolayı değil, sadece ve sadece şeklen.

I Have Seen It All - Bjork & Thom Yorke




Bu arada yarın "You say party!" konseri var, aklında gitme fikri olanlar bana bir şeetsin; ama bu şeetmeyle yukardaki şeetme farklı anlamlardalar.

öptüm!

Yasemin Mori ve Dayı

Bugün yine bu blogun açılma sebebi olan dişlerim yüzünden yollara düştüm. Tabi ki de, ben, çok zeki olarak hasta dosyamı almadan gittim. Sanki geziye gidiyorum hastaneye. Neyse, sağolsun Emin koptu geldi Hisarüstü'nden de o iş halloldu.

Gün geçmiyor ki başımıza ilginç bir şey gelmesin.

Hastanede daha sonradan teknisyen olduğunu öğrendiğimiz dayı, Emin'in kulağına sen Radiohead dinliyorsun dedi.(Emin Whisperer:) Sonra bana da Led Zeppelini uygun gördü. Baya bir muhabbet falan. Telefonlar alındı. Sevişildi...

Bu arada hala "Aslında Bir Konu Var"ı dinlemeyenler için büyük fırsat açın, dinleyin!

Mercury ve Ben

Özledim...

        Hani bazı akrabalar vardır, sizden önce bu dünyayı terketmiştir; fakat güzel işler yaptığından, büyük babanız babanıza anlatmıştır bu adamın hikayelerini, babanız da size.

        Freddie Mercury, işte bu akrabamızın müzikte ki karşılığı. Bir çoğumuz onu belki canlı dinleme ve ya görme şansı elde etmedik ama kayıt aletleri sayesinde onu kaybetmemizin üzerinden 19 yıl geçmiş olmasına rağmen, sadece hikayelerini değil, şarkıları da dinleyebiliyoruz.

Afiş ve Hands

Yatağımın etrafındaki duvarları afişler kaplamaya başladı.

Yerleşik düzene geçmenin en güzel yanı olsa gerek afiş asabilmek. Bu arada, I love "Post Dial afişi".



Bir de The Ting Tings'ten Hands dinlemediyseniz çok şey kaybediyorsunuz.


Viva Hist 105!

Bayram ve Hüzün

Okul bomboş!

İnsanlar hep bayram tatili ayağına evlerine gitti. Buraya kadar normal ama ben niye okuldayım hala. Bilmiyorum.

Bir de kilyos var tabi... Kurtulduğuma sevinirken, orada kaldığım zamanlardan daha sık gitmeye başladım. Yalan!

Neyse işte öyle... Minareden atlarım, bayramınızı kutlarım; geyiğiyle de bayram tebriğini de aradan çıkardım. :)

Son Para

Gün geçmiyor ki Ahmet saçmalamasın.

Son paramı verdim, Sophie'ye. Artık ne yerim, ne içerim belli değil ama aldım bileti. Mutluyum ya yine de. Demek ki önemli olan insanın cebinde parası olması değil, cüzdanında bileti olmasıymış.

Sınav Sonucu ve Doğum Günü

İşte becerdim 30 üzerinden 11.25 aldım. Gözüm açık gitmem bu dünyadan. Bir de bugün ekonomi sınavı girdi. Oooo, mis...

Ve Merve'nin doğum gününü bir de buradan kutluyorum. Bugün zaten yeteri kadar kutlandı zaten.

Klavye ve Kilyos

Kilyos'un sahilinde bir şortlu yaşar.Kilyos'un sahilinde bir şortlu yaşar. Yaşa ahmet kara paşa yaşa. Adın yazılacak kumsalda taşa.

Marşsal bir girişten sonra, dünyalar tatlısı insana da selamımızı verdik. Selam. :)

Neyse, şimdi şöyle bir şey var. Son 5 aydır bir grup kurma hevesleri içindeyiz. Bunun içinde benim klavye çalıp, söylemem lazım. Yok be yok söyleme kısmında anca sahneden annemlere selam söylerim. Şimdi başlarım, yarın başlarım derken bu zamana sarktı; fakat ilk adımı attım dostlar. Youtube' tan derslere başladım.

Darısı diğer keyboardçıların başına.

Bomba gibi geliyoruz! :)

Diş Temizliği ve Guitar Hero

Yine, yeni, yeniden geç kaldım gideceğim yere.

Olm insan bir şeyi mi beceremez. Neyse biraz bekleme falan sonra girdim, oturdum dişçi koltuğuna. Fakat o da nesi dişçi baterist çıktı. Dişçi baterist olur mu demeyin oluyormuş.

Yağmur, yağmur, yağmur. Yok ben ağzımı açmayacağım ama planlarım içine İngiltere'yi dahil ettim. Ne de olsa burada provasını yaşıyoruz.

Bir de Guitar Hero arkadaşlarla ve stüdyo gibi bir ortamda olunca mükemmel oluyormuş.

(Now Happening) Oda arkadaşım odanın içinde tek başına salsa yapıyor. Başlamadan önce söyledi deli gibi görüneceğim ama çalışmam lazım, fekat gerçekten deli gibi görünüyor.

İntihar mı Bazen

Yine diş... Yine diş... Yine diş... Allah düşmanımın başına vermesin. Ne zor işmiş aq. Bir de doktordan şu lafı işitmek zor geliyor insana;

- Sana diş fırçalamayı öğreteceğim.

Yok arkadaş... Zaten daha üç hafta tedavi sürecek lafının üstüne hassktiri çektim.. Doktorlara ters gitmemek lazım ne de olsa onların ellerinde çok acaip aletler var. Mesela bugün ağzıma bir tane taktılar. 1cmlik demiri iki dişimin arasına soktu hayvan. Bir de soruyor; "Acıyor mu?" diye.. Acır mı acımaz tabi...

Bir de yağmur var başımdan ve İstanbul' da.. İnsan her yağmurda intiharı düşünür mü? Düşünür. Eğer o insan ben isem düşünür.. Bir gün bunu becereceğim diye çok korkuyorum.

Neyse; bu arada Çağdaş, Emin, ve bugün beni intiharın köşesinden alan Süheyb. Seviyorum lan sizi...

İlk Midterm ve Sakin Konseri

Okullar başlamış ve bana haber veren yok. Olm! İnsan bi haber verir. Neyse işte bi baktım, bugün sosyoloji sınavına girmişim. Hoş bana zor gelmedi ama kötü not alacağım garanti. Bir de dişçim aradı bugün yarın işi bitiyormuş.

p.s: Bu cuma sakin konseri varmış. Gitmek ya da gitmemek, işte bütün mesele bu!

Badger, Badger, Badger

Açmayın porsuklar!

Valla ben uyarayım ama 2 dakika dayanırsanız, sonrasında müptelası oluyorsunuz.


Badger badger badger badger badger badger badger badger badger badger badger badger mushroom mushrooom... ooooo help me a snake. it' s a snake..

Beynim eridiiiiii!

O değil de bu sebeple ölürsem çok kötü olur.

Vasiyetim mp3'ümü ve bir adet kulaklığımı benimle birlikte gömsünler.




Kilyos'a Veda Yazısı

3 hafta oldu geleli buralara sanırsam ve dün aldığım yurt çıktı haberiyle beraber ayrılık vakti geldi.

Oysa ki sevmiştim ben burayı, o ibne yol çilesi olmasa hep kalırdım bu güzel karadeniz sahil kampüsümüzde ama yapıcak bir şey yok. Vakit geldi.

Seviyorum lan sizi Kilyos ahalisi.

2 Diş

Sizin hiç dişiniz kırıldı mı?

Benim bir kere kırıldı, kör oldum. yok lan yok. şaka şaka... Tabi dişimin kırılması bir gerçek ama körlük mü, bana göre bir şey değil. Hoş, sağır olmaktansa kör olmayı tercih ederim o ayrı bir konu.

Neyse konuyu dağıtmayalım. Bu benim yeni blogum, ilk değil ama en uzun süreli olacağa benziyor.

Artık benimle birlikte pek Burculu günlere...