27 Şubat 2011 Pazar

Bir Rüya

Sene 2010...
Yer, İstiklâl Caddesi...
Düşünceler, sanırsam benim bilinçaltım...

Aşağıdaki haritayı gözünüzün önüne getirin;


İşte, oradaki kırmızı dolgulu siyah noktada iki tane trebuchet olduğunu hayal edin.

Trebuchet ne ola ki diyenlere geliyor;


Ve işte olaya geçiyoruz en sonunda.
Bu iki trebuchet, devamlı bir şekilde İstiklâl Caddesi'ne taş atıyorlar.
Ama tam olarak yetiştiremiyorlar.
İnsanlar normal hayat akışında takılıyorlar.

VE Birden sahne değişiyor.
Kalabalıklar yok oluyor.
Koca caddede tek başımayım.
Koşuyorum ki menzili artmış trebuchet atışlarına mazur kalmayayım.
Koşuyorum ki yaşım için erken gördüğüm ölümün kucağına düşmeyeyim.
Koşuyorum ki koşmak bu tarz durumlarda yaptığımız ortak eylem olduğu için.

Hollywood filmlerini aratmayan, milim saniye farklarla taşlardan kaçıyorum.

VE Birden, bir kez daha sahne değişiyor.
Bu sefer İzmit'teyim.
Şehir değiştirdim ama taşlardan hala kurtulamadım.

Uyandım!

Uyanmak, rüyadan kurtulmanın en kolay yolu gibi gözükür.
Ama, bu sefer benim için sonunu görmediğim bir rüyanın etkisini artıran, küçük bir sürpriz.

Run Ahmet Run!







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder